Eski İstanbul’un ticaret hayatının belirli bir ahlak ve düzene sahip olmasında, denetime tabi olan yazılı kurallar dışında esnaf ve tüccar arasında kabul görmüş bir takım yazılı olmayan değerler vardı. Yazıya dökülmeyen bu değerlerin, günümüzde rekabete dayalı ticaret anlayışı büyük ölçüde unutturmuş olsa da genlerimizde hala yaşadığına inanıyorum.
Kuşkusuz Osmanbey’de ilk ticarete başlayan büyüklerimiz de bu gelenekten geliyordu ve günü geldiğinde taşıdıkları bayrağı ikinci kuşağa teslim ederken sadece şirketlerini ve edindikleri bilgilerini değil genlerine işlemiş bu değerleri de yeni nesle aktardı. Firmalarının kazandığı tasarım ve üretim kabiliyetinden, kalite standartlarından veya pazarlama tekniklerinden söz etmiyorum. Bunlar zaten temel değerler. Bir ticaret bölgesindeki yerleşik esnaf veya ticaret erbabı tarafından ortaya konulan ticaret kültüründen söz ediyorum. İş ahlakı, rekabet yaklaşımı, komşuluk ilişkileri, müşterileriyle iletişim, personelin giyim kuşamı ve davranışları, çalışma saatleri, genel temayüller gibi birçok başlığın toplamından oluşan bir bütün. Yani aynı bölgede ticaret yapan insanların üzerinde mutabık kaldıkları bir takım yazısız kurallar ve benimsedikleri davranış şekilleri. Her ülkeye veya bölgeye hatta her sektöre göre farklılık gösterebilir fakat hepsinin ortak bir yanı var: Fayda! Geçmişten günümüze aktarılan ticari gelenekler, alışkanlıklar, benimsenen yöntem ve davranışlar, yazılı olmayan kurallar hepsi için ortak fayda yarattığı için yaygın bir biçimde kabul görüyor ve bir sonraki kuşağa aktarılıyor. O ticaret bölgesine ilk kez girecek kişi de genelde bu temayülleri doğrultusunda hareket eder. Zaten bizde genelde bir girişimci, iş yapmak için gireceği bölgede işlerin nasıl yürüdüğü hakkında az çok fikir sahibidir. İncelikleri ise işin içine girince öğrenir ve bir süre sonra o değerlere kendisi de sahiplenir. İşte o zaman gerçekten oranın bir parçası haline gelmiştir. Ticaret bölgelerinde aidiyet önemli bir duygudur. “Biz Osmanbeyliyiz” diyorsanız, bölgedeki kırk yıllık ticaret geleneği kabul ediyorsunuz demektir. Bu geleneğin dışına çıkanlar da ister istemez göze batacak, yadırganacaktır.
Osmanbey olarak son zamanlarda buna benzer bir şey yaşıyoruz.
Bildiğiniz gibi ülkelerindeki savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyeliler arasında meslektaşlarımız da var. Onların bir kısmı da yeni bir hayat için İstanbul’u, yeni bir iş kurmak için de Osmanbey’i seçti. Daha önce de Osmanbey’e yabancı menşeili firmalar gelmişti, fakat şu an durum biraz farklı. Öncekilerin Osmanbey’deki yerleşik ticaret kurallarını bilerek, hatta belki sırf bunun için burayı tercih ettiğini unutmamak lazım. Bölgemize geldiklerinde yanında yöresindeki Osmanbey firmalarını gözlemleyerek, onların temayüllerine uygun davranarak çabucak kaynaşmışlardı. Suriyeliler ise savaştan kaçarak, zorunluluktan dolayı buraya geldiler. İçinden çıkıp geldikleri savaşın travmatik etkileri bir yana; çok da fikirlerinin olmadığı bir ticaret bölgesinde, birkaç firma birbirine yakın konumda faaliyet göstermeye başladı. Zaten dil sorunu yaşadıkları için yerel esnaftan çok birbirleriyle iletişim halinde olan bu firmalar, ticaret yönteminde de Osmanbey’in yerleşik firmalarını değil de kendi hemşehrisi olan firmaları kıstas alarak hareket etme eğilimine girdi. Dolayısı ile Osmanbey’de, özellikle Suriyelilerin yoğunlaştığı Şair Nigar’da bir anda bölge esnafının ticari temayüllerinin dışına çıkan bir yaklaşım dikkat çekmeye başladı.
Başa dönersek; evet, Osmanbey’in bir ticaret geleneği var. Osmanbeyliler tarafından genel kabul görmüş kurallara aykırı hareket edilmesi bölgenin imajına, düzenine iç barışına, zarar verir; fakat bundan daha çok zarar verecek bir şey var! O da bu konunun karşılıklı konuşulması yerine yorum ve yargılarla, kulaktan dolma bilgilerle konuşularak manipülatif bir hale getirilmesi. Eğer biz kırk yıllık geleneği temsil ediyorsak, Suriyeli firmalara ön yargısız yaklaşıp, kendimizi ve bölgemizdeki ticari anlayışı daha doğru ifade etmenin de bu geleneğin bir parçası olduğuna inanıyorum. OTİAD Yönetim Kurulu olarak konuyu, hem kendi aramızda, hem sektörümüzün duayenleri ile yaptığımız toplantılarda ele alarak bundan sonrası için nasıl hareket etmemiz gerektiğini belirledik. Bu anlamda, Suriyeli firma temsilcilerine yönelik bir toplantı gerçekleştirmeyi planladık; aynı şekilde Osmanbey Moda dergisi de konuyu gündeme taşıyan bir dosya hazırlayarak sokakta dillendirilen bazı noktalara açıklık getirdi.
Bu süreç doğru yönetilirse, nihayetinde asıl kazananın her zaman öncü ve yenilikçi bir kimliğe sahip olan Osmanbey olacağına inanıyorum.